Türkiye’nin sera gazı emisyonları, 2036’ya kadar kömürden kademeli çıkış ve yenilenebilir enerji kurulumunun hızlanmasıyla 2035’te 2010 seviyesine gerileyebilir.
Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi’nin (İPM) hazırladığı ‘Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru’ raporu, bugün düzenlenen toplantıyla açıklandı.
Çalışmada, ekonominin ilgili tüm sektörlerini içeren sera gazı emisyonları birleştirilerek Türkiye’nin 2025–2053 dönemi için azaltım senaryoları hazırlandı ve yatırım maliyetleri saptandı. Rapor, bu yıl Türkiye’nin Birleşmiş Milletler’e sunacağı yeni Ulusal Katkı Beyanı (NDC- Nationally Determined Contribution) için bilimsel bir arka plan niteliğini taşıyor.
2021 yılında imzalanan Paris Anlaşması’yla sera gazı emisyonlarını 2053’te net sıfıra indirmeyi hedeflediğini açıklayan Türkiye, 2022’de güncellediği NDC’de emisyonlarda yüzde 41 artıştan azaltım hedefi vermişti. Ancak bu hedef, uzun vadede net sıfıra uyumlu olmadığı gibi sektörlerde bir azaltım patikasının oluşmasına imkan vermiyor. İPM’nin çalışması, referans ve net sıfır senaryolarını karşılaştırarak 2053’te Net Sıfır hedefine doğru Türkiye’nin 2035 için belirlemesi gereken ara hedefi ortaya koyması açısından önem taşıyor.
Toplantıya, raporun araştırma ve yazı ekibinden İPM İklim Değişikliği Çalışmaları Koordinatörü Dr. Ümit Şahin, Hacettepe Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve EPRA Genel Müdürü Doç. Dr. Osman Bülent Tör, ODTÜ Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ebru Voyvoda, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkay Dellal, Ankara Üniversitesi ve TURKECO Enerji’den Doç. Dr. Duygu Erten ve Medipol Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nden Dr. Özay Uslu katıldı.
Toplantının açılış konuşmasını yapan Dr. Şahin, İPM’nin, Türkiye henüz Paris Anlaşması’na taraf olmadan önce model çalışmalarına başladığını vurgulayarak şöyle dedi: “Türkiye planlı bir stratejiyle sera gazı emisyonlarını 2025-2035 arasında mutlak olarak azaltabilir ve 2053’e kadar emisyonlarını daha da azaltarak Net Sıfır hedefine yaklaşabilir. Bu çalışmadaki Net Sıfır senaryosuna göre, Türkiye’nin bu yıl sunacağı yeni NDC’nin 2053’te Net Sıfır hedefiyle uyumlu olabilmesi için öncelikle 2021’in emisyonların tepe noktasına çıktığı yıl olarak korunması ve emisyonların 2025’ten itibaren hızlanarak azaltılması gerekiyor.
Türkiye sera gazı emisyonlarını, gerekli politikalar izlenerek 2035’te 2021’e göre yüzde 35 azaltılarak 370 milyon tona düşürülebilir. Bu aynı zamanda emisyonların 2010 öncesi düzeylere düşürülmesi anlamına geliyor. Raporda Net Sıfır senaryosuna göre karbondioksit emisyonlarındaki azaltım daha hızlı oluyor. Türkiye’nin karbondioksit emisyonları 2035’te 2021’e göre yüzde 40 azaltılarak 277 milyon tona düşürülebilir. Bu da karbondioksit emisyonlarının 2005 öncesi düzeylerine gerileyebileceği anlamına geliyor.
2035’e kadar yapılabilecek bu azaltım, büyük ölçüde elektrik sektöründe kömürden kademeli çıkışa ve yeni yenilenebilir enerji santrallerinin hızlı bir şekilde kurulmasına bağlı. Elektrik sektöründe kömür kullanımından kademeli çıkış 2036’ya kadar tamamlanabilir. Bu, rüzgar ve güneş enerjisi kurulum hızının yılda yaklaşık 10 GW’a ulaşmasıyla ve 2035’e kadar 9 GW batarya yatırımı yapılmasıyla mümkün.”
EMİSYONLARDA YÜZDE 61 AZALTIM MÜMKÜN
İPM’nin ‘Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası: 2053’te Net Sıfıra Doğru’ raporuna göre, Türkiye yenilenebilir enerjiye ve elektrikli araçlara hızlı geçişi, kömürden kademeli çıkışı, sanayide teknoloji dönüşümünü ve binalarda elektrifikasyonu sağlarsa 2053’e kadar toplam sera gazı emisyonlarını yüzde 61 azaltabilir. Bu da yıllık ortalama yaklaşık yüzde 3’lük bir azaltıma karşılık geliyor. Türkiye’nin Net Sıfır hedefine ulaşabilmesi 2025-2035 arasındaki on yıl için toplam 265 milyar ABD doları ek maliyete neden oluyor. Bu maliyetin en büyük kısmı (yüzde 75’i) bina sektöründeki dönüşümden kaynaklanıyor. Bu rakam içinde sanayi sektörü için dönüşümün maliyeti yaklaşık 8,3 milyar dolarda kalırken, elektrik sektörü için 80 milyar dolara ulaşıyor. Ulaştırma sektöründeki dönüşüm için ise ek maliyet değil, petrol ithalatının azaltılmasına bağlı 36,5 milyar dolar fayda ortaya çıkıyor.
Türkiye’nin Karbonsuzlaşma Yol Haritası raporu, 2053 Net Sıfır hedefi için Türkiye ekonomisinin ilgili bütün sektörleri (elektrik, sanayi, binalar, ulaştırma, tarım, atık) ve bütün sera gazları (karbondioksit, metan, nitröz oksit ve F gazları) ele alınarak hazırlandı. Yol haritasında Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının olası gidişatı, iki ayrı senaryo üzerinden incelendi.
-Referans senaryoda, emisyonları net sıfıra indirmek için ekonomiye ek bir müdahale yapılmadan ve iddialı iklim politikaları yürütülmeden, ekonominin bugünkü gidişatı 2053’e taşınarak enerji talebinin ve sera gazı emisyonlarının ulaşacağı seviye ortaya konuldu.
-Net Sıfır senaryosunda ise 2053’te net sıfır emisyona inmek için ekonomiye gerekli müdahalelerin yapıldığı varsayıldı. Bu doğrultuda yenilenebilir enerjiye hızlı geçiş, kömürden kademeli çıkış, elektrikli araçlara hızlı geçiş, sanayide kademeli teknoloji dönüşümü ve binalarda elektrifikasyon ile enerji talebinin ve emisyonların nasıl bir seyir izleyeceği ortaya kondu.
ELEKTRİKTE SERA GAZI YILLIK YÜZDE 6,5 AZALTILABİLİR
Raporda, elektrik sektöründe sera gazı emisyonlarının, 2025–2053 dönemi boyunca referans senaryoda yıllık ortalama yüzde 1,2 artarken Net Sıfır senaryosunda yıllık ortalama yüzde 6,5 azalabileceği vurgulandı. Elektrik sektöründe Net Sıfır senaryosunda, 2035 itibarıyla 2025’e göre yüzde 54, 2053 itibarıyla ise yüzde 84 oranında CO₂ eşdeğeri azaltım sağlanabiliyor. Elektrik sektöründe Net Sıfır dönüşümü için bakım, yakıt, işletme ve şebeke yatırımlarını içeren toplam maliyet 80,1 milyar ABD doları. Bu maliyet kalemleri içerisinde en büyük paya sahip olan ise santral yatırımları.
Doç. Dr. Osman Bülent Tör, çalışmanın detaylarını anlatırken şöyle konuştu: “Net Sıfır Yol Haritası, Türkiye’nin elektrik sektörü için EP-SIM modeliyle hazırlanarak hem referans hem de net sıfır senaryolarını gerçekçi bir zemine oturtuyor. Bu sayede politika yapıcılar için güvenilir ve uygulanabilir bir yol haritası ortaya çıkıyor. Enerji sektörü için yapılan varsayımlar, güncellenmiş NDC’nin oluşturulmasında somut bir dayanak sunuyor. Projeksiyonlar teknik açıdan güçlü olduğu kadar, siyasi karar süreçleri için de yön gösterici nitelikte.”
SANAYİNİN NET SIFIR HEDEFİ İÇİN 8,3 MİLYAR DOLAR GEREKİYOR
Raporda, Türkiye’nin sera gazı emisyonlarının önemli sebeplerinden biri olan sanayi sektörünün çelik, alüminyum, çimento, gübre, kimyasallar ve tekstil gibi diğer alt kolları incelendi. Çalışmaya göre, sanayi sektörünün Net Sıfır patikasında önemli bir dönüşüm yaşanıyor. Net Sıfır senaryosu, referans senaryoya kıyasla sanayi sektöründe yaklaşık yüzde 11 daha fazla elektrik talebi yaratıyor. Bu artış, özellikle kimya ve diğer sanayi sektörlerindeki elektrifikasyondan kaynaklanıyor. Buna rağmen birçok sektörde verimlilik artışları ve talep düşüşleriyle toplam enerji tüketimi dengeleniyor.
Sanayide gerekli dönüşümün gerçekleşmesi için 2035 yılına kadar yaklaşık 8,3 milyar ABD doları ek yatırım gerekiyor. 2025–2053 dönemi boyunca, referans senaryoda sanayi emisyonları ortalama yıllık yüzde 2,5 artış gösterirken Net Sıfır senaryosunda emisyonlar yıllık yüzde 2 azalıyor. Net Sıfır senaryosunda 2025’e kıyasla 2035 yılında yüzde 22, 2053 yılında ise yüzde 44 oranında CO₂ eşdeğeri azaltım sağlanıyor.
Prof. Dr. Ebru Voyvoda, çalışmadaki bulguların her sektör için uygulanabilir karbonsuzlaşma seçeneklerini net biçimde ortaya koyduğunu belirtirken sözlerini şöyle sürdürdü: “Metalde teknolojik dönüşüm, gübrede katalitik azaltım, çimentoda ise klinker oranının düşürülmesi ve geri dönüşüm malzemesi kullanımı öne çıkıyor. Çimento sektörü, 2053’e giden yolda süreç emisyonlarının en büyük kaynağı olarak kritik bir odak alanı konumundadır. Kimya ve diğer sanayilerde elektrifikasyonun artışı beklenirken, enerji verimliliği kazanımlarının kararlılıkla uygulanması dönüşümün hızını belirleyecektir.”
ULAŞTIRMADA FOSİL YAKIT YERİNE ELEKTRİFİKASYON EMİSYONLARI YÜZDE 52 AZALTABİLİR
Ulaştırma sektörüne bakıldığında, 2053 yılında referans senaryoya göre yüzde 70; 2025 yılına göre yüzde 52 oranında azaltım sağlanıyor. Dönüşüm için 2035 yılına kadar yaklaşık 75,3 milyar dolar yatırım gerektiği hesaplanırken fosil yakıtlardan uzaklaşma sayesinde 111,9 milyar dolarlık tasarruf sağlanabilecek. Bu da ulaştırmadaki dönüşümün 36,5 milyar dolar net fayda sağlayacağı anlamına geliyor.
Ulaştırma başlığının sunumunu yapan Dr. Özay Uslu ise şunları kaydetti: “Ulaştırma sektörü, sera gazı emisyonlarının azaltımında stratejik bir kaldıraç konumunda. Modelleme ve projeksiyonlarımız, elektrikli araçlara geçişin ve bu alandaki yatırımların hızlanmasının emisyonları belirgin biçimde düşürdüğünü gösteriyor. Karayolundan özellikle demiryoluna kayacak bir dönüşüm ise hem çevresel hem de ekonomik açıdan güçlü bir fırsat sunuyor. Bu senaryolar, enerji verimliliğini artırırken fosil yakıtlara bağımlılığı azaltıyor. Ortaya çıkan tablo, düşük karbonlu ulaştırma politikaları için uygulanabilir ve maliyet-etkin bir yol haritası ortaya koyuyor.”
BİNALARDAN KAYNAKLANAN EMİSYONLAR 2045’TE SIFIR OLABİLİR
Net Sıfır senaryosunda binalar sektöründe 2025 sonrası tüm yeni binaların ‘Neredeyse Sıfır Enerjili Bina’ (NSEB) olarak inşa edilmesi, Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) kullanım oranının 2040’ta yüzde 20’ye, 2050’de yüzde 30’a çıkarılması, 2000 yılı öncesi binaların kademeli olarak yıkılıp yenilenmesi ve mevcut binalarda enerji verimliliği iyileştirmelerinin yapılması öngörülüyor. Ayrıca kömürden doğalgaza, ardından doğalgazdan elektriğe geçişle 2045 yılına kadar ısınmada fosil yakıtların tamamen terk edilmesi hedefleniyor. Bu dönüşümle 2045’ten itibaren binalardan kaynaklanan emisyonlar sıfıra düşüyor. Ancak bu dönüşüm yaklaşık 200 milyar dolarlık bir yatırım ihtiyacı doğuruyor.
Toplantıda konuşan Prof. Dr. Duygu Erten, bina sektörünü etkili kullanılmayan geniş potansiyele sahip, iklim eylemi için ‘uyuyan bir dev’ olarak nitelendirdi. Erten, “Türkiye’de binalar, enerji kaynaklı karbondioksit (CO₂) emisyonlarının yaklaşık yüzde 14’ünden sorumlu. Bu emisyonların yaklaşık yüzde 76’sı konutlardan, yüzde 24’ü ise ticari ve kurumsal binalardan kaynaklanıyor. Yapılan NDC çalışması binalarda sera gazı emisyonlarının azaltılması, enerji verimliliğinin artırılması için çeşitli özel önlem ve hedeflerin ana hatlarını çizen özel bir bölüm içeriyor. Buna göre, kömürden doğal gaza, ardından doğal gazdan elektriğe geçiş ve ısınmada fosil yakıtların tamamen terk edilmesi ile 2053’ten bile önce net sıfıra ulaşabilir” diye konuştu.
TARIMDA MAKİNELERİN ELEKTRİFİKASYONU VE VERİMLİLİK ÖNE ÇIKIYOR
Tarım sektöründe ise mevcut eğilimlerin sürmesi halinde tarım kaynaklı emisyonların 2053 yılında 99 MtCO₂e seviyesine yükselmesi bekleniyor. Net Sıfır senaryosu uygulandığında ise emisyonlar, 2053 yılında 68 MtCO₂e’ye gerileyebilir. Stratejilerin etkisine bakıldığında, biyogaz kullanımıyla gübre kaynaklı emisyonlarda yüzde 66,5, tarım makinelerinin elektrifikasyonu ile yüzde 67,6, sığır yetiştiriciliğinde genetik ıslah ve yem kalitesi iyileştirmeleriyle yüzde 14,3 oranında azaltım sağlanabiliyor.
Tarım konusunda çalışmaların detayını anlatan Prof. Dr. İlkay Dellal ise konuyu emisyon azaltımı, Türkiye’nin 2053’e kadar gıda güvencesini ve küresel rekabet gücünü koruması hedefiyle ele aldıklarına dikkat çekti. Dellal, öne çıkan uygulamalar hakkında şunları söyledi: “Ulusal iklim politikalarıyla uyumlu şekilde kurgulanan senaryolarda, kimyasal gübre kullanımının azaltılması, baklagillerle ekim nöbetinin artırılması, daha az toprak işleme, tarım makinelerinde elektrifikasyon, hayvan gübresinin biyogaz tesislerinde değerlendirilmesi ve hayvan ıslahıyla verimlilik artışı gibi adımlar öne çıkıyor. Bu uygulamalar sayesinde hem düşük emisyonlu hem de çevre dostu bir tarım modeli mümkün olacak, Türkiye’nin 2053 Net Sıfır hedefine ulaşmasına güçlü bir katkı sağlanacak.”
Raporun sonuç bölümünde ise Türkiye’nin bütün ekonomisini kapsayan planlı bir strateji, teknolojik ve ekonomik olarak uygulanabilir olduğu kanıtlanmış önlemlerle sera gazı emisyonlarını 2025-2035 arasında mutlak olarak azaltabileceği ve 2053’e kadar emisyonlarını daha da azaltarak Net Sıfır hedefine yaklaşabileceği vurgulandı.